Etrafımızdaki
canlı veya cansız herşey bir enerjiden oluşur.
Göremesekte
duyamasakda, her şeyin bir enerji frekansı vardır.
Ruhumuz da
bedenimiz de bir enerjidir ve telsiz anteni gibi etrafına enerji frekansları
yayar ve çevresinden enerji frekanslarını alır.
Hızla akıp
geçen zamanda yaşamımızdaki bazı şeyler rutin hale gelir.
Çalışsanızda,
evde otursanızda, hayatınızın rutini, üç aşağı beş yukarı hep benzer şeyleri
yapmakla geçer.
Haftaiçi
genelde hep aynı saatlerde uyursunuz, aynı saatte evden çıkar, aynı trafiğe
yakalanırsınız ve hatta kendinize özgü işaretleriniz bile vardır, ”Şu köprüyü
geçince tıkanacak, bu ışıklardan sonra yavaş yavaş trafik akmaya başlayacak”
gibi.
Bütün bu
akış sizi robotlaştırır ve eksikliğini yavaş yavaş hissetmeye başladığınız
duygulardan ve olgulardan uzaklaştırır.
Hayatınızda
eksik olan, azalan birşeyi bulmak ve elde etmek için ne yaparsınız?
Bu sorunun
cevabı Çinlilerin neredeyse atasözü olmuş olan, yaşam anlayışında gizlidir.
Çinliler der
ki ”parasız kaldığında mutlaka paranın olduğu
ticaretin yapıldığı yerlerde (alışveriş merkezlerinde pazarlarda ) gez. Gez ki
paranın enerjisi sana bulaşsın.”
Bizler
aslında hiç anlamını bilmeden, bu deyişi hayatımızın her alanında kullanıyoruz.
Dikkat edin,
kendine bir eş yada sevgili bulan insanların büyük bir kısmı bu kişiyle ya bir
düğünde, ya bir davette yada bir misafirlikte tanışmıştır.
Gelinler,
evlenmek isteyen arkadaşlarının adını neden ayağının altına yazar? O enerji
onlara da bulaşsın diye.
Yeni bir
ihale, yeni bir proje, yeni bir kariyer etrafınızda hep işadamlarının veya iş
kadınlarının olduğu bir ortamda size gelmiştir.
Huzur, hep
bir ormanda yürüyüş yaptığınızda ya da bir deniz kıyısında dolaştıktan sonra
gelmiştir.
Bir şey
azaldığında eksildiğinde ya da yok olduğunda Ego’nun talimatı ile Alfa
frekansını kullanarak kabuğumuza çekiliriz.
İçimizden
hiç birşey yapmak gelmez. Enerjimiz düşer, bize keyif veren herşeyi, birden
bire gereksiz birer aksesuar olarak görür ve uzaklaşırız.
Bu, tamamen
Standby (bekleme) modudur. Bu modda kaldığınız sürece televizyon yayınını
gösteremezsiniz.
Etrafınızdaki
bütün televizyonlar açık olduğundan dizi, film belgesel, yarışma programı,
diğer televizyonlardan akar gider.
Peki Ya Siz
?
Bekleme
modunda kalır durursunuz. Kazancınız sadece elektrikten yapmış olduğunuz
tasarruftur.
Bu sebeple
Çin felsefesine bir kere kulak verin.
Eğer
parasızlık çekiyorsanız, atlayın arabaya, metroya, paranın hızla el
değiştirdiği çok paranın olduğu alışveriş merkezlerinde, kapalı çarşı gibi
mekanlarda gezin. Paranın enerjisi size bulaşsın.
Sevgi
arıyorsanız aşk arıyorsanız, aşkı sevgiyi bulan insanların olduğu yere gidin.
Sahilde yürüyüş yapın, aşıkların gittiği tepedeki çay bahçesine yada deniz
kenarında o hep yanından geçtiğiniz o güzel mekana uğrayın.
Evde
oturarak sevgiyi aşkı beklerseniz, bekleme modundaki televizyondan bir farkınız
kalmaz.
Eşinizle,
sevgilinizle ilişkinizi pekiştirmek istiyorsanız, en başta söylediğim rutinden
çıkın ve birlikte bir sabah kahvaltısı yapmaya gidin. Gittiğiniz yer sevgi
koksun, güzellikler içinde olsun, mutlu ve rahat insanların olduğu yer olsun.
Her şey bir
enerjidir.
Neyin
enerjisini yaşamak istiyorsanız o enerjinin yoğun olduğu mekanlarda bulunun.
Alıntı.
0 Comments