🎈Giriş: Bir Sabah Uyandım ve Aura'mın Dibi Görünüyordu
Yine Instagram’da pembe arka planlı bir kare. Üzerinde iri harflerle:
AURANI YÜKSELT
Altında da sıralanmış cümleler:
-
Kendime güveniyorum
-
Mucizelere açığım
-
Pozitif kelimeleri seçiyorum
-
Hayatıma sadece bana fayda sağlayacak kişileri davet ediyorum
-
Şükrediyorum
-
Teşekkür ediyorum
Evin ortasında çocuğun saç tokaları, yerlerde çizgi film çıkartmaları, lavaboda bekleyen bulaşıklar eşliğinde durup düşündüm:
“Acaba ben de şu auramı biraz toparlasam mı?”
Çünkü bir süredir içimde bir yorgunluk, bir “ben kimdim ya?” hali vardı. Ve açıkçası, şu pembe olumlama kartları bile umut vaat ediyordu.
✨Affirmation Nedir, Aura Ne İşe Yarar? (Evet, SEO bunu seviyor diye buradayız.)
Bilim köşemize hoş geldin.
Ama böyle beyaz önlük falan hayal etme.
Burada laboratuvar yerine biraz kahve, biraz ev terliği, biraz da "bugün kendimi toplamam lazım" havası var.
☕ Önce Affirmation’dan Başlayalım
"Affirmation" dediğimiz şey, aslında beynimize söylediğimiz mini mini sihirli sözler.
Ama büyülü değiller. Çünkü aslında çok mantıklılar.
Düşünsene… Her gün “Ben başarısızım, her şey kötü gidiyor” dersen, beynin de "tamam o zaman" diyip bu komutu çalıştırmaya başlıyor.
Ama “Ben iyiyim. Bugün güzel geçecek. Kahve dökülse de hayat güzel” dersen...
İşte o zaman beynin “hımm, olumlu senaryo yüklendi, biz bunu bir oynatalım” diyor.
Buna affirmation deniyor. Türkçesiyle: olumlama.
Yani kendimize tekrar tekrar söylediğimiz pozitif cümleler.
🔁 "Ben güçlüyüm."
🔁 "Bolluk bana akar."
🔁 "Bugün kargo zamanında gelir."
Gülme ama bazen “o kargo” da affirmasyon gücüyle gelir.
✨ Peki Aura Ne?
Aura... Spiritüel camianın gözdesi, Instagram postlarının pembe parlayan ışığı...
Ama aslında çok daha fazlası.
Aura, senin fiziksel bedeninin çevresinde oluşan enerji alanı.
Görünmez ama hissedilir.
Bazen bir insanla tanışırsın ve "ne tatlı enerjisi var" dersin ya, işte onun aurayla alakası olabilir.
Ya da bazen biriyle aynı odada bulunmak bile seni yorabilir — bu da onun aura karmasıdır.
Aura, senin duygularınla, düşüncelerinle ve çevrenle doğrudan bağlantılıdır.
Yani gün boyu kendini kötü hissediyorsan, başkalarının negatifliğini üstüne mıknatıs gibi çekiyorsan... muhtemelen auranda çatlaklar var demektir.
Merak etme, çatlak deyince bina gibi düşünme.
Onlar biraz affirmation'la, biraz tuzlu suyla, biraz da güzel müzikle onarılıyor.
🌈 “Auramı Yükselttim, Hayatım Değişti” mi Diyorsun?
Kulağa abartı gelebilir ama gerçekten enerjini yükselttiğinde... hayatın değişiyor.
Çünkü kendini daha iyi hissediyorsun.
Kendini daha iyi hissettiğinde, daha iyi seçimler yapıyorsun.
Daha iyi seçimler → daha iyi olaylar → daha çok teşekkür edilecek şey.
Bazen “auranı yükseltmek” sadece duş alıp saçını kurutmak kadar basittir.
Bazen de affirmasyonlarla sabah 5’te meditasyon yapmak kadar dramatik.
Hangisini seçersen seç, şunu unutma:
Beynine ne yüklersen, o senaryoyu oynatır.
Enerjine ne yollarsan, çevrenden onu çağırırsın.
Peki ben ne yaptım? Tabii ki aura'mı cilalayıp parlatmaya karar verdim.
Gelelim benim AURA yükseltme macerama.. Evrende bir şeyler kıpırdanıyor sanki...
🛒 1. Gün: “Kendime Güveniyorum”
Sabah 06:45. Kızım daha uyanmamış. Eşim evden çıkmak üzere. Ayna karşısında mırıldanıyorum:
“Kendime güveniyorum.”
Sonra gözüm mutfaktaki dağınıklığa takılıyor. Sonra yığılı çamaşırlara. Sonra yapılmayan okul kıyafeti ütüsüne.
Bir an durup “gerçekten mi?” dedim. Ama yılmadım.
Kendime güveniyorum. Evden çıkarken market listemi unutsam da, akşam ne yemek yapacağıma hâlâ karar veremesem de… güveniyorum.
Çünkü bir kadın sabah çocuğunun çantasını eksiksiz hazırlayıp, akşama kadar zihinsel sağlığını koruyabiliyorsa… güven zaten vardır.
🍼 2. Gün: “Pozitif Kelimeleri Seçiyorum”
Çocuğun sabah çorabını beğenmemesiyle başlayan günlerde pozitif kelimeler bulmak kolay değil.
Sabah “bu mont kalın!” diye ağlayan bir çocuğa “ama canım hava 11 derece” demek pozitif mi sayılır?
Yine de gün boyu kendimi filtrelemeye çalıştım:
-
“Offf” yerine “Hmm ilginç.”
-
“Yeter artık” yerine “Şu an biraz alan istiyorum.”
-
“Delireceğim” yerine “Derin nefes alıyorum.”
Pozitif kelimeleri seçmek demek, bazen pasif-agresiflikten tereddütsüz sıcaklığa geçmek demek. Ve evet, gün sonunda ses tonum biraz Barbie’ye benziyordu ama kimse ağlamadı.
👨👩👧 3. Gün: “Hayatıma Sadece Bana Fayda Sağlayacak Kişileri Davet Ediyorum”
Burada "hayatıma davet" derken ne kast ediliyor?
Zaten evli biriyim. Evde biri sürekli var. Hatta bazen banyoda bile yalnız değilim.
Ama bu cümleyi şöyle çevirdim: "Enerjimi neye harcadığıma dikkat ediyorum."
Gereksiz WhatsApp gruplarından çıktım.
Anne forumlarında “Benimki 2 yaşında okumayı öğrendi” tarzı yorumlara filtre koydum.
Ve en önemlisi: Kendimi suçlayan iç sesle biraz mesafe koydum.
Bu bir "kişisel alan temizliği"ydi. Kapsül dolap gibi: az ama öz insan, az ama etkili ilişki.
☕ 4. Gün: “Şükrediyorum”
Sabah kahvem elde. Kızım yanımda peluş ayısını besliyor. Eşim de şarj aletini arıyor çünkü evde daima bir eşya kayıptır.
Şükretmek zor mu? Aslında değil.
Ama "şükür listesi" deyince illa “sağlık, aile, barış” gibi büyük şeyler akla geliyor. Oysa ben:
-
Hala çalışan airfryer sahibi olmama (her gün çalışıyor tık demedi maşallah)
Kızımın bugün ağlamadan okula gitmesine
-
Eşimle 3 dakika boyunca sessizce kahve içebilmemize
-
İş çıkışı markette sıra olmamasına
şükrettim.
Bazen büyük şeyler değil, küçük zaferlerdir günümüzü taşıyan.
🪄 5. Gün: “Mucizelere Açığım”
Sabah affirmation'ımı tekrar ettim: “Bugün mucizelere açığım.”
Mucize ilk olarak kızımın sabah kıyafetini itirazsız giymesiyle gerçekleşti. Sonra Zara da indirim vardı, üstelik almak istediğim her şey stoktaydı. (nadir rastlanan bir olay.)
Ama asıl mucize, günün ortasında gelen bir mesajdı. Eski bir arkadaşımdan.
“Uzun zaman oldu, nasılsın?”
Bu kadar. Ama içimi ısıttı.
Meğer mucize bazen bir indirim, bazen sessiz bir an, bazen sadece bir mesajmış. Ve evet, ben artık bu anlara açığım.
🧿 6. Gün: “Yaydığım Enerjinin Farkındayım”
Anne olunca insan farkında olmadan evdeki “hava durumu”na dönüşüyor.
Gerginsen herkes sessizleşiyor. Rahatsan evde kahkaha dönüyor.
Bu cümle beni biraz hüzünlendirdi. Çünkü fark ettim ki bazen yorgunluğumun, kızgınlığımın enerjisini fark etmeden yayıyorum.
Ama o gün bilinçliydim.
Kızım uhuyu halıya dökünce bağırmadım (öncesinde 897899 kez uyarmış olabilirim)
Eşimle konuşurken telefona bakmadım.
Markette kasiyere gülümsedim.
Herkese küçük küçük ama temiz bir enerji verdim.
Ve aldığım tepki? Daha yumuşak, daha yakın, daha huzurluydu.
💗 7. Gün: “Teşekkür Ederim”
Bu cümle basit ama derin. Sabah “teşekkür ederim” diyerek güne başlamak... bir şeyleri değiştiriyor.
-
Kendime teşekkür ettim.
-
Kızımın varlığına teşekkür ettim.
-
Evin sıcaklığına, çamaşır kurutma makinesine ve yatağa huzurla yatırdığın sağlıklı bir çocuj sahibi olmak... şükranla bakılacak şeylerdi.
Bu teşekkür hali bana yeni bir gözlük verdi. Gri günlerde bile detaylarda parlayan renkleri görebilmemi sağladı.
📌 Bu 7 Günlük Aura Günlüğü Bana Ne Öğretti?
Önce sandım ki “affirmation” dediğin şey sabah uyanınca aynaya bakıp
“Ben harikayım. Her şey yolunda. Göz altlarım mor değil, mor trend.”
demekti.
Ama değilmiş.
✨ Affirmation, sadece tekrar değilmiş — dikkatli yaşamakmış.
Kafam doluyken “ben huzurluyum” demek, kahveye tuz atıp “bu kesin süt” demek gibi.
Olmuyor.
Ama derin bir nefes alıp, “şu an neredeyim?”, “bugün ne hissediyorum?” deyip içten bir cümle kurduğumda…
İşte o zaman affirmation içime oturuyor.
Kalıp gibi değil, kalp gibi.
🪨 Aura yükseltmek, yere basarak hafiflemekmiş.
Başta sanmıştım ki aura yükseltmek demek: sürekli pembe giyip tütsü yakmak.
Hayır.
Bazen aura dediğin şey,
• 3 gün ertelediğin çamaşırları yıkamaktır.
• Kendine işe gitmeden düzgün bir kahvaltı hazırlamaktır.
• Ve gerektiğinde “hayır” demektir.
Evet, aura “hayır”la da yükseliyor.
Ayakların yere bastıkça, kafan hafifliyor.
Enerjin yerini buluyor.
😂 Mizah, bu süreçteki en güçlü iyileştiriciymiş.
Kendime her gün “ben içsel huzurumu sevgiyle kucaklıyorum” derken…
Mutfağın ortasında canım kızım yemekten önce çikolata yiyeceğim kavgası çıkarabiliyor.
Hayat bu. Aura yoga değil, Survivor.
Ve işte o anda gülmeye başlıyorsun.
“Ben hem spiritüelim hem de azıcık deliyim” diye.
Gülüyorsun ve... gerçekten iyileşiyorsun.
Çünkü neşelenmek, auranın protein shake’i.
🌈 Aura’nın rengi değil, hali önemliymiş.
Kırmızıymış, maviymiş, mor ışıkmış...
Hepsi güzel ama hiçbir şey
“Bugün sabah sinirlenmedim. Bugün kendimi sevdim.”
kadar parlatmıyor insanı.
Aura parfümle değil, kendine iyi gelerek parlar.
Ve inanın bana, bu haftalık aura günlüğü, bana en çok şunu öğretti:
“Enerjimi yükseltmek için mükemmel olmam gerekmiyor.
Sadece dürüst, nazik ve biraz komik olmam yetiyor.”
🎯 Sonuç: Mükemmel Aura Yoktur, Gerçek İnsan Vardır
Bu 7 günlük deneyim bana şunu öğretti:
Aura, sadece mistik bir hava değilmiş.
Hissediliyor.
Ama Wi-Fi gibi... Bazen çekiyor, bazen çekmiyor.
Çekmeyince suç sende değil; modem yani ruhsal enerji merkezi biraz uzağa gitmiş olabilir. Hemen geri çağır.
Ve anladım ki,
Aura dediğin şey sadece dışarıya yansıyan bir ışık değil.
Kendine tuttuğun bir fenermiş.
Kendine ne kadar nazik bakarsan, o kadar parlıyormuşsun.
Bazen sadece “teşekkür ederim” demek yetiyormuş.
Kahve sıcakken, sabah sessizken, çocuk beş dakika boyunca bir şey sormuyorken...
İçinden bir “teşekkür ederim” geçiyor ya — işte o, auranın dans ettiği an.
Bugün senin auranda ne var?
Biraz parıltı?
Biraz toz bulutu?
Yoksa dünkü sinirin dumanı mı sızıyor hâlâ?
Hiç sorun değil.
Çünkü bu yazıyı buraya kadar okuduysan,
✨ Zaten ışığa yürüyorsun demektir.
✨ Zaten “kendine dönme” yolundasın demektir.
✨ Zaten insan gibi hissetmenin ne kadar kutsal olduğunu hatırlıyorsun demektir.
Ve bunun için sana büyük, kocaman, renkli, ışıklı bir...
TEŞEKKÜR EDERİM.
(İçtenlikle. Gerçekten. Hem kendim hem auram adına.)
0 Comments